8 Aralık 2014 Pazartesi

Ali Fuat Başgil

Ali Fuat BAŞGİL Kimdir?
ali fuat başgil ile ilgili görsel sonucu
(1893 - 1967)
   I-YAŞAMI:
   Ali Fuat Başgil, 1893 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğmuştur. Kendisi, Çarşamba ilçesinin, Sarıcalı Mahallesinde Bölükbaşıoğulları’ndan Hafız İbrahim Efendi’nin torunu olup, Mehmet Şükrü Efendi’nin oğludur. Annesi Fatma Hanım’dır.İlk öğrenimini Çarşamba’da, Orta öğreniminin bir kısmını İstanbul’da yapmış, tahsilini yarım bırakarak, 21 yaşında, (1914 yılında) yedek subay olarak askerlik görevine başlamış, dört yıl Kafkas cephesinde savaşmıştır. Terhis edildikten sonra tekrar İstanbul’a dönmüştür. Askerlik dönüşünde, yarım kalan eğitimini tamamlamak veya ticaret hayatına atılmak konusunda kararsız kalmıştır. İlmine ve kemaline güvendiği kişilerle istişareleri sonucunda,  tahsil hayatına devam kararı vermiştir. Bu kararı vermesinde, eski müderrislerden ‘Şevket Efendi’ etkin olmuştur. ‘Şevket Efendi’, Ali Fuat Başgil’e, "tahsilini tamamlamasını, hayatının her aşamasında tüccar olabileceğini, fakat okuma çağının geçmesi halinde, bu kıymetli devrenin bir daha ele geçmeyeceği" nasihatinde bulunmuştur. Başgil yarım kalan tahsilini tamamlamak üzere 1921 tarihinde Paris’e giderek, yarım kalan orta tahsilini Buffone Lisesinde tamamlamış,(1)  yüksek öğrenimine Grenoble Hukuk Fakültesi’nde devam etmiştir. Paris Hukuk Fakültesi’ni, Boğazlar meselesi hakkındaki doktorasıyla, başarıyla tamamlamıştır. Paris Edebiyat Fakültesi’nin  Felsefe Bölümün’den ve Paris Siyasi İlimler Mektebi’nden diploma almış, Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nin kurlarına devam ederek şahadetname almıştır. Başgil, böylece üç fakülte ve bir yüksek okuldan diploma sahibi, Hukuk Doktoru ve Batı kültürünü hakkıyla özümsemiş bir aydın olarak, 1929 sonlarında yurda dönmüştür.(2)
  
Ali Fuat Başgil’in yetişmesinde, fikirlerinin olgunlaşmasında, yaşadığı dönemin olayları ile birlikte; fikirlerine değer verdiği ve feyiz aldığı kişilerin önemi çok büyüktür. Rönesans ve reform hareketlerinin, meşhur ihtilalin merkezi olan Fransa’da yetişmiş olmak, Başgil’ in fikir yapısını önemli derecede etkilemiştir. Hürriyet, eşitlik, milliyetçilik, demokrasi ve laiklik gibi kavramların Fransa’da gelişip şekillenmesi, Başgil’in bu konulardaki fikirlerinin oluşmasında ve batı kültürüne yakınlaşmasında önemli bir etkisi olmuştur. Çağdaşları, köklü bir medeniyeti tamamen reddederken, Başgil, bu medeniyeti, gelişmenin kaynağı olarak kabul etmiştir. Hukuk Dünyası dergisinin bir önceki sayısında(3), portre köşemizin konusu olan ‘Ahmet Cevdet Paşa’ ile Ali Fuat Başgil arasında önemli benzerlikler vardır. Her ikisi de kendi kültürlerini referans almakla birlikte, Batı kültür  ve medeniyetinin yararlı ve milletin yapısına uygun olan kısmının alınmasını savunmuşlardır.
  
Başgil, Türkiye’ye döndüğünde, Maarif Vekaleti Yüksek Tedrisat Umum Müdür Muavinliği görevinde bulunmuştur. 1930 yılında, Ankara Hukuk Fakültesi doçentlik sınavına, "Hukukta Mesuliyet" isimli teziyle girmiş ve pekiyi dereceyle doçent olmuştur. Bir yıl sonra aynı fakültenin Roma Hukuku Profesörlüğü’ne getirilerek, 1933 yılının sonuna kadar Roma Hukuk dersleri okutmuştur. Başgil, üniversitedeki bu görevinin yanında, Gazi Terbiye Enstitüsü’nde de Medeniyet Tarihi dersleri vermiştir. 1933-1934 yılında, İstanbul Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması sırasında, bu üniversitenin Hukuk Fakültesi’nde, Esasiye Hukuku          Profesörlüğü’ne tayin edilmiş, 1936 yılında, İstanbul Yüksek Ticaret ve İktisat Mektebi Müdürlüğü’ne geçmiştir. Gerek bu okulda ve gerekse Hukuk Fakültesi’nde, ilk kez, İş Hukuku dersini vermiştir. 1932-1942 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olarak görev yaptıktan sonra,  1939’da Ordinaryüs Profesör unvanını almıştır. İstanbul Üniversitesi’ndeki dekanlık görevinden sonra, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Mülkiye Mektebi’ne, Teşkilatı Esasiye hukuku Profesörlüğü ile Mülkiye Mektebine aynı zamanda Müdür olarak göreve başlamıştır. 1943 yılında Mülkiye Mektebi Müdürlüğü’nden istifa ederek, tekrar İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Esasiye Hukuku Profesörlüğü’ne geri dönmüştür. 1961 yılında "Kurucu Meclis" aleyhindeki bir makalesinden dolayı tutuklanmış, 29 Mart 1961 tarihine kadar, "Balmumcu askeri hapishanesi"nde kalmıştır.
   Türkiye’de milli kültürün gelişimine ve özgürlük anlayışının yayılmasına  önemli katkı sağlayan Başgil, yurt dışında da ülkemizi, başarıyla temsil etmiştir. Hatay’ın Türkiye topraklarına katılması için, 1937 yılının baharında Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti Komisyonu’nda, Türk heyetinin Hukuk Müşavirliği’ni yapmış, 1942’de Beynelmilel İdari İlimler Akademisi’nin Berlin Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etmiştir. 1952’de, Pakistan’ın Karaçi kentinde toplanan Umum İslam Kongresi’nde 1959’da Ürdün Kudüs’te toplanan Umum İslam Kongresi’nde ve 1959’da Wiesbaden’de toplanan Hukukçular Kongresi’nde de Türkiye’yi temsil etmiştir.
  
Son devrin yetiştirdiği en önemli ilim ve fikir adamlarından biri olan Ali Fuat Başgil, 17 Nisan 1967 yılında, saat 01.15’te eşi Fatma Nüveyde Hanımefendi ile birlikte oturduğu Feneryolu Eflatun Sokaktaki evinde hayata gözlerini yummuştur. 18 Nisan 1967 günü öğle namazına müteakip, Kadıköy Osmanağa Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra, Karacaahmet mezarlığına defnedildi. Ali Fuat Başgil’in oturduğu sokak, bugün, "Ali Fuat Başgil Sokağı" adını taşımaktadır. Kabri, Üsküdar Karaca Ahmet Mezarlığı’nda Çiçekçi Durağı’nın karşısındadır. Başgil’in eşinden nakledilen şu hatırat çok ilginçtir: Başgil uzun süren rahatsızlığına rağmen son haftasını iyi geçirmiştir. Fransa’dan okul arkadaşı olan Fransa’nın İzmir Başkonsolosu ‘Marcel Grisard’, Başgil’e misafir olmuştur. Başgil eşi ‘Nüveyde Hanım’dan, hatıra fotoğrafı çekmesi için ricada bulunmuş, ‘Nüveyde Hanım’ iki arkadaşın fotoğrafını çekmiştir. Bu arada Başgil, eşine hitapla, "Gel Nüveyde, biz de son bir hatıra resmi çektirelim." demiş, eşi: "Fuat bey, daha çok birlikte fotoğraf çektiririz." demiştir. Başgil’in bu sözlerini nakleden muhterem eşi: "Vefatı ona malum oldu. Keşke birlikte son bir resim çektirseydim, şimdi çok pişmanım." demiştir.
  
Ali Fuat Başgil’in cenazesiyle ilgili vasiyeti, bu değerli insanın, alçak gönüllü, müstesna bir kişi ve  dini duyarlılığa sahip olduğu konusunda önemli ipuçları vermektedir. Cenaze merasimlerinin kutlama ve seramoniye dönüştüğü günümüzde, Başgil’in vasiyeti, bu örnek insanın, yüzünü islam medeniyetinden başka bir yöne çevirmediğini kanıtlamaktadır. İzninizle, Başgil’in vasiyetinden birkaç  madde sıralamak istiyorum: 1-Tabutuma bir takım ağır kumaşlar üzerinde sırma işlemeli mukaddes kelimeler ve ayetler örtmeyiniz. Hakir bir bez parçası yeter. 2-Cenazeme top arabası gelecek olursa, onu vatan vazifesine iade ediniz. Çelenkleri kanalizasyon çukuruna atınız. 3-Olur da cambazhane kadrosu kılıklı şehir bandosu önümde gavur çığlıkları koparmaya kalkarsa, kendilerini başka kapıya diye kovunuz. 4-Namazıma duracak olanların dışında hiç kimse cenazemde yer almasın. 5-Uzaktan ve yakından sadece Fatiha ve Kur’an a muhtaç olduğumu biliniz. 6-Müslümanlardan üzerimdeki haklarını helal etmelerini dileyiniz.(4) 

   II-SİYASİ HAYATI VE CUMHURBAŞKANLIĞI’NA ADAYLIĞI:
   Başgil’in Türk siyasi hayatında popüler olmasını sağlayan olay, onun siyasi fikirlerinden ziyade, Cumhurbaşkanlığı’na aday olmasıdır. 1961’de Türkiye’de gündeme gelen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; AP, CKMP, ve YTP milletvekillerinin ısrarları üzerine 23 Ekim 1961’de adaylığını koymuştur. Fakat, Başgil’in adaylığına sıcak bakmayan darbeci gurup, Başgil’in adaylıktan geri çekilmesi için yoğun baskı yapmıştır. Başgil’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde en önemli rakibi, CHP’nin ve MBK’nin desteklediği ‘Cemal Gürsel’ olmuştur. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinin ünlü komutanlarından ve MBK üyesi olan ‘Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay’ Paşalarla görüşmesinden sonra cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmiştir. Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi konusunda baskı ve tehdidi, yıllar sonra ‘Sıtkı Ulay’ şöyle açıklamıştır: "Ya Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçersiniz, ya da Etlik’te gömülürsünüz!"(5)
  
Sıtkı Ulay’ın söylediklerine karşın, Başgil o anda şu açıklamayı yapıp, Cumhurbaşkanlığı’na adaylığından geri çekilme kararını vermiştir: "Arz ettiğim gibi ben, Cumhurreisliğine adaylığımı hodbehot koymuş değilim. Halkın arzusu ve Milletvekillerinin talepleri üzerine koydum. Fakat, buna söz verdim. Hatta yalnız söz değil, yazılı bir beyana imza ettim. Ben verdiğim sözden dönen ve imzasını yalayan namertlerden değilim. Adaylığımı geri almama imkan yoktur. Fakat benim yüzümden, memleketin söylediğiniz akıbetlere sürüklenmesine de gönlüm razı olmaz. Bu vaziyette bana düşen bir iş kalmıştır, o da yarın alessabah senatörlükten istifa ederek evime dönmektir." Başgil’in geri adım atmasının sebebi, ülkenin tekrardan askeri bir darbe ve hilelerle kaosa sürüklenmesini önlemek amaçladır. Hatta Başgil’in istifa etmemesini, kendi rızası ile ayrıldığı izlenimi vermesini  tehditkar bir tarzda istemişlerse de, Başgil istifa etmek benim en doğal hakkımdır diye bu tehditkar talebi reddetmiştir. Kamu oyu Başgil’in adaylıktan geri  çekilmesine bir anlam verememişse de, memleketin geleceğini ve selametini düşünen bir insan için, o günün koşullarında, Genareller karşısında, macera aramanın beyhudeliğini kabul etmek gerekir.

Ali Fuat Başgil, tehdit ve baskılarla sona eren Cumhurbaşkanlığı adaylığı sonrasında, siyasi yaşamının kısa süren birinci etabını tamamlamış İsviçre’ye gitmiştir.  İsviçre’de, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri takip etmekle birlikte, fikri çalışmalarına devam etmiştir. Ali Fuat Başgil, A.P. Kasım 1964 ‘te yapılan kongrede, Genel Başkanlığa adaylığını koyarak, yeniden aktif siyasete dönmüştür. Kongre sonucunda Başkanlığa ‘Süleyman Demirel’ seçilmiştir. Başgil, 11 aralık 1964’te genel seçimlerinde, milletvekili adayı olmuş, 10 Ekim 1965 tarihinde yapılan genel seçimlerde, Adalet Partisi’nden milletvekili seçilmiştir. Meclis Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapmıştır. Milletvekili adaylığıyla başlayan siyasi hayatının ikinci dönemi, 17 Nisan 1967’deki vefatına kadar sürmüştür.(6)   

   III-EDEBİ VE FELSEFİ ŞAHSİYETİ :
   Fransa’da Gronoble Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden sonra Paris Edebiyat Fakültesi’nden de mezun olan Başgil, edebi ve felsefi bilgileriyle, hukuki bilgisini birleştirmiş bir bilim adamıdır. Yazılarında, akıcı, sürükleyici bir üslup, insanın içine ferahlık veren, edebi zevkle örülmüş, çekici bir anlatış tarzı vardır. Makale ve çalışmalarında, etkili benzetmeleri, istiare ve kinaye sanatları, dile olan hakimiyetini göstermektedir. Tasvir ve tersim kabiliyeti, bütün yazılarında kendini gösterir. Bu tasvir kudretine psikolojik tahliller de girince, yazısı tam bir canlılık ve dirilik kazanır(7).

   IV- ALİ FUAT BAŞGİL’İN FİKRİ HAYATI:
   Başgil’in yaşadığı dönem, Türk toplumunun buhranlı, askeri darbelerle gölgelenmiş bir döneme rastlar. Toplum hayatında beliren sarsıntılar, toplumsal ve ekonomik krizler, Başgil’i  harekete geçirir ve mücadeleye başlar. Büyük devlet ve ilim adamları, genellikle sıkıntılı ve kriz ortamında ortaya çıkmıştır. Ülkemizin, ilim ve düşünce alanında,  örnek şahsiyetler içinde Ali Fuat Başgil, en önde gelen isimler arasındadır.

Başgil’in fikri yaşamını, çeşitli evrelere ayırmak mümkündür: 1893-1930 yılları arası, yetişme ve tahsil devresidir. Bu sürenin 26 yılı Türkiye’de, 10 yılı da Avrupa’da geçmiştir. 1930-1945 yılları arasındaki devre, Üniversite öğretim üyeliğine girişi ve olgunlaşma devresidir. Beş yılı Ankara Üniversitesi’nde, gerisi de İstanbul Hukuk Fakültesi’nde geçmiştir. 1945-1950 yılları arasındaki devre, fikir ve hamleye yönelik devredir. Bu devre, Türkiye’de "çok partili" siyasi hayatın başladığı döneme rastlar.  Başgil, bu devrede demokratik prensipleri samimiyetle savunmuştur. Demokrasi ve hürriyetin, konjöktüre göre yorumlanan elastiki kavramlar olmadığını ifade ederek, bu kavramları, hukuk devleti temeline oturtmak suretiyle, sağlam bir zemine inşa edilmesi için büyük gayret göstermiştir. Başgil 1950-1955 yılları arasında: Türkiye’de tek partili rejimin sona ermesinden sonra, demokratikleşmeyle ilgili fikirlerin yaşama geçmesini görmek istemiştir. Bunlara paralel olarak, "laiklik" adı altında, din düşmanlığı yapanların bu uygulamalarının laiklikle bağdaşmadığını göstermek amacıyla, "Din ve Laiklik" isimli eseri yazmıştır. Görünen o ki, Başgil üzerine düşen görevi yapmış olsa da,  bu kitabın muhatapları, bu kitaptaki gerçeklerden yeterince nasibini almamışlardır. 1955-1960 yılları arasındaki devrede: Çeşitli gazete ve eserlerde, Anayasa’nın tadili, yeni demokratik müesseselerinin kurulması hakkında ki görüşlerini yayınlamıştır.(8)  Başgil’in bu konulardaki görüşleri dikkate alınsaydı, demokrasinin yerleşmesinde, büyük adımlar atılmış olurdu. 1960-1961 tarihleri arasında, ‘Milli İnkılap Hareketi’nin meşru olduğunu samimiyetle savunmuş, "İlmin Işığında Günün Meseleleri" adlı eserini kaleme alarak, Türk demokrasisine hizmet etmeye çalışmıştır. 1961-1967 yılları arasındaki devrede: 1961 seçimlerinde milletvekili, ardından da Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğu birinci siyasi dönemi başlamış, Cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa ettirildikten sonra, İsviçre’ye yerleşmiştir. Düşünce yapısının olgunluğa eriştiği bu dönemde, "Yeni İstanbul Gazetesi"nde,  doktrinler üzerinde önemli yazılar yazmıştır. 

Ali Fuat Başgil, yazılarından da anlaşılacağı üzere; milletini çok seven; milletinin yükselmesini, refah ve mutluluğa erişmesini, demokratik esaslar çerçevesinde gelişmesini arzulayan, Doğu ve Batı kültürünü hakkıyla birleştiren, engin bir bilim adamıdır. Geniş bilgi ve kültürü kendisini halktan koparmamış, tam aksine, onlarla güçlü bir iletişim kurmuştur.  Bulunduğu yerin hakkını vermeye çalışmış, daima haktan ve halktan yana olmuştur. Başgil’in en önemli özelliklerinden biri de sahip olduğu fikri namus haysiyetidir Söylediği sözlerin arkasında durmuş, hayatı boyunca çizgisini korumuş, çelişkili, cerbezeli bir hayat tarzından uzak kalmıştır. Darbe döneminde bile yazılarına devam etmiş hatta ‘Kurucu Meclis’ aleyhindeki bir yazıdan dolayı, 1961 yılının Ocak ayı başlarında tutuklanmıştır. "Bilmediklerim, bildiklerimin yanında, denizde katre mesabesindedir" diyecek kadar, alçak gönüllü bir insandır(9).
  
Renkli şahsiyeti yanında Hukukçu kimliği ağır basan Ali Fuat Başgil, Anayasa Hukuku alanında bir çok çalışma yapmakla, anayasal terimlerin genel geçer tanımları yanında, Millet ve Devlet olarak yapımıza uygun, ihtiyaçlarımıza hitap eden yeni terimler üretmekle, yapımıza aykırı düşen veya kötü niyetle bazı terimlerin içini asıl manasına aykırı olarak yorumlayıp öylece cebretmeye yönelik faaliyetlerin önüne geçmeye çalışmıştır. Örneğin din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılması anlamına gelen ‘Laiklik’ kavramının etrafını dolanarak, devlet eliyle din düşmanlığı yapmak isteyen bazı kötü niyetli cereyanların bu suiistimallerini önlemek için Başgil ‘Laiklik’ kavramı üzerinde çokça  çalışmıştır. Aynı şekilde, ‘Hükümet’, ‘Adalet’, ‘Demokrasi ve Müsavat’, ‘Sosyal Adalet’, ‘Hürriyet’, ‘Hürriyet, Müsavat, Hükümet, ve Fert’, ‘Devlet’, ‘Meclis’, ‘İnsan Hakları’, ‘Din ve Laiklik’, ‘Din Hürriyeti ve Hududu’, ‘Türkiye’de Din-Devlet ilişkileri’, Diyanet’in Muhtariyeti Meselesi’, ‘Türkiye’de Laikliğin Anlaşılamamasının Sebepleri’, ‘Millet ve Milliyetçilik’ vs. gibi, son derece önem taşıyan ve içeriği tam olarak bilinemeyen konularda, ciddi çalışmalar yapmıştır. Bu konular, bu gün dahi, ülkemizin, en çok tartışılan konuları olmaya devam etmektedir. Başgil’in bu konulardaki tespitleri,  biyografi yazısının sınırlarını aşacağından, şimdilik adres belirtmekle yetineceğiz. Başgilin bu yazılarını okuyanlar, gerek edebi ve gerekse bilimsel anlamda büyük zevk alacaklardır(10).

   V-ALİ FUAT BAŞGİL HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELER:
   Başgil, öyle bir kişiliğe sahipti ki onu, sadece dostları değil, düşmanları dahi takdir etmişlerdir. Fikri namusu, dirayeti, misafirperverliği, halkla iç içe olması, renkli kişiliği ile hep taktir toplamıştır. Ali Fuat Başgili’in benim hayatım da apayrı bir yeri ve etkisi vardır. Henüz orta okul üçüncü sınıfta iken, babamın tavsiyesiyle,  Ali Fuat Başgil’in ‘Gençlerle Başbaşa’ adlı kitabını okudum. Bu kitap önümde yeni ufuklar açtı, çalışma ve başarı azmimi kamçıladı. Her satırı vecize hükmündedir desem, abartmış olmam. Bendeki olumlu etkisi sebebiyle, bu kitabı, pek çok arkadaşıma da tavsiye ettim. Bir nasihatın etkili olması için, nasihatta bulunanın kelimelerinde, ruh, enerji yüklü olmalı ve kendisi de bunu yaşıyor olmalı ki dimağlarda etkide bulunsun. Başgilin eserinde her ikisi de mevcuttu. Bu yazıyı, benim açımdan, bu değerli insana bir "vefa borcu" olarak da niteleyebilirsiniz.

Vefatından sonra, Ali Fuat Başgil hakkında,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin, değerli hocalarından ünlü Tarihçi ‘Profesör Dr. İbrahim Kafesoğlu’, "Muhterem Ali Fuat Başgil Hoca, sayılamayacak kadar meziyetleri olan bir insandı. Kaybı uzun zaman telafi edilemeyecektir. Şimdiye kadar binlerce talebe ve büyük adam yetiştirmiştir. Fakat ne yazık ki bunların çoğu sonradan ona cephe almış, fakat onun munis yüreği, onlara gülüp geçmesini bilmiştir. Allah’ın rahmeti daima onunla olsun." ‘Koca Reis’ lakaplı ‘Saadettin Bilgiç’, AP genel başkanlığı için mücadele ettiği Ali Fuat Başgil’in vefatının ardından, üzüntüsünü şu ifadelerle belirtmiştir: "Başgil’in vefatı ile bir demokrasi mücahidini kaybetmiş bulunuyoruz. İlim haysiyetinin korunmasında, AP’nin kuruluş ve gelişmesinde, demokrasimizin sağlam temellere oturtulmasında, gerçek bir Anayasa otoritesi olan Başgil’in hizmeti çok büyük olmuştur. En buhranlı günlerde adı millete bir kaynak olan Ali Fuat Başgil Hoca’nın kaybı karşısında,üzüntü duymamamıza imkan yoktur." DP’nin kurucularından ve 3.Cumhurbaşkanı olan ‘Celal Bayar’: "Kendisinin, ilmine, irfanına çok değer verdiğim ve hürmet ettiğim bir insandı. Şimdi başka bir şey söylemeyeceğim. Üzüntüm çok derindir. Allah gani gani rahmet eylesin." ifadeleri ile üzüntüsünü bildirmiştir.

   VI-ALİ FUAT BAŞGİL’İN ESERLERİ:
   Bilim ve düşünce hayatında önemli bir yere sahip olan Ali Fuat Başgil’in yayınlanmış bir çok eseri ve makalesi vardır. Bu eserlerden bazıları şunlardır: 1-La Ouestion des Detrois, (1928), 2-Roma Hukuku Ders Notları, (Ankara1936-1937) (Teksir halinde basılmamıştır.) 3-Hukukun Ana Mesele ve Müesseseleri, (İstanbul 1946) 4-Türkiye’ nin Siyasi Rejimi ve Anayasa Prensipleri, İstanbul  (Fasikül I-1957, Fasikül II- 1960) 5-İlmin Işığında Günün Meseleleri, (İstanbul 1960) 6-Demokrasi Yolunda, (İstanbul 1961) 7- Din ve Laiklik, İstanbul, (6. Baskı, 1996) 7-Cihan Sulhu ve İnsan Hakları, (İstanbul, 1948) 8-Seçim Sistemimizin Kıymet ve Eksiklikleri, (İstanbul, 1948) 9-Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, (İstanbul, 1948) 10- Devlet Nizamı ve Hukuk, (İstanbul, 1950) 11-Gençlerle Başbaşa, (29.Baskı, İstanbul, 1997) Yukarıda sayılan eserler dışında, Başgil’in Gazetelerde ve dergilerde yayınlanan çeşitli makaleleri, kamuoyunda önemli bir etki yaratmıştır.

   VII-SONUÇ:
   Ali Fuat Başgil, doğruluğu ve nezaketi yanında engin kültürü sayesinde, her yerde kabul görmüş bir kişiliğe sahiptir. Kendi kültürünü unutmadan, Batı kültürünü iyice kavrayarak, iki kültürü mezcetmiş, çok yönlü kişiliği ve engin bilgisiyle toplumu aydınlatmaya çalışmıştır. Başgil tam anlamıyla istikrar adamıdır. Dünya ve ahiret  hayatının inşası için çalışmış, manevi değerlere önem vermiştir. Fikri namusa sahiptir. İnsanların her ne şartla olursa olsun, hür olması taraftarıdır. Başgil, demokrasiyi, en ideal rejim olarak görmüş, demokrasinin  terbiye meselesi olduğuna inanmıştır. Başgil, tek ses ve tek parti anlayışına karşı çıkmış, her zaman çoğulculuk fikrini savunmuştur. İnsan hak ve özgürlükleri açısından büyük gayret göstermiş, 1924 Anayasası’nda bu sebeple değişiklik önermiştir. Başgil,  dil hususunda çok hassas davranmış, dilimizin zaman içinde fıtri bir seyir ile gelişmesi yönünde fikir beyan etmiştir. Türkçeleştirme çalışmaları sırasında, Türkçe’yi bozma niyetlerine karşı çıkmıştır.
 
  Başgil milletini seven, bu uğurda her türlü fedakarlığı gösteren bir kişiliğe sahiptir. İnsan egosunu dizginleyen, manevi görüşleriyle de topluma yol göstermiştir. Eğitim hususunda gençlerle ilgilenmiş, bu konuda eşsiz tavsiyelerde bulunmuştur. İktidarlara dalkavukluk yapmamış, doğru bildiklerini söylemekten çekinmemiş, zülüm karşısında susmamıştır. Yaşadığı dönemde, kendisine hak ettiği değer verilmese de Başgil, son nefesine kadar milleti için çalışmış, yeni ve orijinal fikirlerini gelecek nesillere bırakarak hayata gözlerini yummuştur. Ruhu şad olsun.
(*Alıntıdır)

Kaynaklar
(1) Kaynak :A
(2) Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi., C:5 S:128
(3) Hukuk Dünyası, Ocak-Mart-2004, Sayfa:.....
(4) Yeni Sabah ,21.04.1967
(5) Kaynak :A
(6) Yeni İstanbul, 12 Ekim1965
(7) Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi., C:5 S:120-130
(8) Mehmet Gökalp, Haksızlıklar kraşısında Susmayan Alim:Başgil ,İstanbul 1963
(9) Ali Fuat Başgil., Gençlerle Başbaşa. İstanbul, 1997
(10) Yeni İstanbul, 18 Nisan 1967.

http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/54/03/972986/icerikler/ali-fuat-basgil-kimdir_32921.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder